20 Kasım 2013 Çarşamba

TADIYLA, TAVRIYLA YAKIN BİR TANIDIK: KUZEY YUNANİSTAN – 1. Bölüm Yanya

???????????????????????????????


Giriş:
Balkan yollarına düşeli 3 yılı geçti. 3 yıl önce Makedonya’ya giderken Balkanların bu kadar uzun erimli bir projeye dönüşeceğinden, hatta yaşamımın önemli bir bölümüne egemen olacağını, bunu bir amaca dönüştüreceğimi hayal bile etmemiştim. Şimdi ise Balkan ülkelerini ziyaret edip bunu yazıya dökmek belki de hayatım boyunca gerçekleştirdiğim en büyük projeye dönüştü.

Gezmeyi sevsem de bir taraftan da bir isteksizlik var içimde. Balkanların biraz dışına çıkmak, başka yerler görmek arzusu da içimi kemiriyor. Ama hem zaman hem de maddi şartlar aklımdaki projenin dışına çıkmama imkan vermiyor. Bu nedenle Slovenya gezisi için aldığım Schengen vizesinin süresi dolmadan, pek uygun bir mevsim olmasa da Yunanistan’a gitmeye karar verdim.

Yunanistan seyahatiyle birlikte projemin çeperi de belirginleşmeye başladı. Yunanistan bir Balkan ülkesiydi, tamam. Ama Yunanistan’ın tamamını projeme almalı mıydım? Binlerce Yunan adası ne kadar Balkan’dı ya da Atina, Balkan mıydı yoksa Akdenizli mi? Projem uğruna Yunanistan’ın her tarafını dolaşmaya kalksam halim nice olurdu, bu proje biter miydi?

Bunlar ve benzeri sorular muhasebesinin ardından Balkan rotam için bir sınırlama getirmem gerektiğine karar verdim ve Balkan rotasının Yunanistan’daki ayağını kuzey Yunanistan’la, yani Selanik, Yanya, Kavala gibi şehirlerin olduğu Makedonya ve Batı Trakya bölgeleriyle sınırladım. Bu bölgede hem Türk izlerinin daha fazla olduğunu hem de Balkan ruhunun daha hissedilir olduğunu düşünüyordum.

Ayrıca köklerimin izinden ayrıldığım son birkaç seyahatten sonra Yunanistan ile yeniden köklerime dönecektim. Öz dedem Dedeağaç’ta doğmuştu. Elimde yok denecek kadar az bilgi-belge olmasına rağmen onun doğduğu yeri ziyaret etmek hanidir aklımdaydı.

Böylece vize süremin dolmasına birkaç hafta kala, şubat ayının soğuğunda otobüse atlayıp Selanik’e doğru yola çıktım.

28 Mayıs 2013 Salı

BALKAN VAR BALKANLARDAN GAYRI - 6. Bölüm Varaždin ve Final



08.12.2013 Cumartesi

Karda yürümek zordur: Varaždin



Hırvatistan’daki son günümü Varaždin adlı, Macaristan sınırına yakın bir kente ayırmıştım. Bir dönem başkentlik de yapan şehrin küçük ama tarihi öneme sahip olması beni çekmişti. Birkaç yıl önce Çek Cumhuriyeti’ndeyken Cesky Krumlov’a yaptığım kısa ama hoş ziyarete benzer bir deneyim yaşamayı ümit ediyordum. Ama o günkü şartlar bambaşkaydı, özellikle hava durumu çok daha elverişliydi ve talih benden yanaydı. Bu kez ise “bahtsız bedevi” bendim ve bir kutup ayısı görmediğim kalmıştı ki hava durumuna bakınca bu hiç de düşük bir ihtimal değildi.


Hazırlanıp dışarı çıkmak için avluya açılan kapıyı açınca büyük bir sürprizle karşılaştım. Gece boyunca yağan kar yüzünden kapının önündeki kar tabakası neredeyse belime geliyordu, kar yağışı da tüm hızıyla devam ediyordu. Hemen kapıyı kapatıp üstüme daha kalın bir şeyler giydim ve planımı mümkün olduğunca sürdürmeye karar verdim.
 

21 Mayıs 2013 Salı

BALKAN VAR BALKANLARDAN GAYRI - 5. Bölüm Rijeka


07.12.2012 Cuma

Havamı değiştiren liman kenti Rijeka 



Zagreb’teki ilk günümde şehrin neredeyse tamamını gezdiğim için bu günü başka şehirlere ayırmaya karar vermiştim. Aklımda bir sahil kenti olan Rijeka ve yine büyükçe bir kent olduğunu düşündüğüm Karlovac vardı. Sahil ve deniz fikri daha cazip geldi ve kendimi Rijeka’ya giden 9.00 otobüsünde buldum.

17 Mayıs 2013 Cuma

BALKAN VAR BALKANLARDAN GAYRI - 4. Bölüm Zagreb

06.12.2012 Perşembe
Matrak bir şehir şu Zagreb


Ljublajana’dan ayrılıp Zagreb’e geçeceğim sabah erkenden kalkıp hazırlandım. Bir önceki gün yaşadığım gibi bir aksilik yaşayıp treni kaçırmak istemiyordum. Otobüsle filan uğraşmayıp tren istasyonuna taksi ile gittim. Şoför “5 Euro fiks” dedi, ben de mesafe çok uzak olmasa da pazarlığa kalkışmadım. İstasyona vardığımda trenin kalkmasına daha yarım saat vardı. Keskin sabah ayazında trenin yanaşacağı peronda beklerken şoförün verdiği 15 Euro para üstünün cebimde olmadığını fark ettim. Taksiden inerken aceleyle cebime sıkıştırmıştım, yine cebimde olan beremi çıkartırken de muhtemelen parayı düşürmüştüm. Peronda yürüdüğüm yerlere bakındım ama para yoktu. Perona gelen dik merdivenleri inip çıkmayı da elimdeki ağır bavulla gözüm kesmedi. Zaten geçtiğim yerlere dönüp baksaydım bile parayı bulabileceğimden emin değildim; biri çoktan almıştır diye düşündüm. Bu yolculukta başıma gelen son talihsizlik olması ümidiyle trene bindim. Bu tren Zürih’ten gelip Belgrat’a gidiyordu. Ljubljana-Zagreb arası ise iki buçuk saat sürüyordu.

3 Mayıs 2013 Cuma

BALKAN VAR BALKANLARDAN GAYRI - 3. Bölüm Ljubljana



05.12.2012 Çarşamba
Maribor’a niyet, Ljubjana’ya kısmet



Aslında o sabah uyandığımda niyetim Maribor’a gitmekti ama geldiğimden beri yakamı bırakmayan aksiliklerin belki de en büyüğünü yaşadım. En iyisi başından anlatayım.


22 Nisan 2013 Pazartesi

BALKAN VAR BALKANLARDAN GAYRI - 2. Bölüm Bled

04.12.2012 Salı

Tatlının üstündeki krema: Bled 



Sabah Bled’e gitmek için tren istasyonunun hemen yanındaki otobüs terminaline geldim. Açıkçası buraya terminal demek biraz güç. Yan yana park etmiş 20 kadar otobüs ve küçük prefabrik bir bina Slovenya’nın başkentinin merkez terminaliydi. Gişeden kalkmak üzere olan Bled otobüsüne bir bilet alıp koşarak otobüse bindim. Biraz sonra önceki gün havaalanından gelirken geçtiğim yolları geride bırakıp şehir dışına çıkmıştık.


16 Nisan 2013 Salı

BALKAN VAR BALKANLARDAN GAYRI - 1. Bölüm Ljubljana




Giriş:

Ucuz bilet bulsam Mars’a bile giderim… O kadar değil! Ama THY’nin uçak bileti kampanyasını görünce Balkan rotama devam etmek için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Aslında kış aylarında Balkan ülkelerine gitmenin akıl kârı olmadığını biliyordum ama yine de bu fırsatı kaçırmak istemedim. Seçtiğim yer Balkanların en uç noktası sayılabilecek Slovenya idi.


Aslında Slovenya’nın ne kadar Balkanlara ait olduğu tartışılabilir. Ancak eski Yugoslavya’nın bir parçası olduğu için ister istemez projeme dahil ettiğim bir ülkeydi. Planlıma göre Ljubljana’ya uçacak, daha sonra Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’e geçecek, dönüşü yine Ljubljana’dan yapacaktım. 


Yolculuk konusunda birkaç endişem vardı. Öncelikle kış şartları… Soğuk olacaktı, büyük olasılıkla kar yağacaktı. Üstelik günlerin en kısa olduğu zamandı. Bu da program yapmayı olumsuz etkiliyordu. Ayrıca bir de vize problemi vardı. O dönem çalışmadığım için vize alabilir miyim diye düşünüyordum. 


Sonuçta birkaç ay öncesinden uçak biletini oldukça hesaplı bir fiyata aldım. Otel rezervasyonlarını hallettim. Gerekli gereksiz bir sürü evrakı toparlayıp Slovenya vizesini veren İstanbul’daki Macaristan Konsolosluğu’na başvurdum ve neyse ki sorunsuz bir şekilde 3 aylık Schengen vizesini aldım. Geriye havanın iyi olması için dua etmekten başka bir şey kalmıyordu. Balkanların en Balkan olmayan coğrafyasına olan 6 gün sürecek yolculuğum başlamak üzereydi.